top of page
  • Yazarın fotoğrafıFuat Sağıroğlu

Z Kuşağı İş Hayatında Nasıl Öğrenir?

Çocukluğu 90’lı yıllarda geçen bir kuşak olarak, biz her şeyin gelişini yavaş yavaş ve aşama aşama gördük. Oysa Z kuşağı, tam anlamıyla teknolojinin içine doğdu.


Elbette sosyal ve teknolojik gelişmeler pek çok şeyi etkilediği gibi çalışma ve öğrenme süreçlerimizi de doğrudan etkiledi. Peki o zaman, Z kuşağı olarak adlandırdığımız genç çalışma arkadaşlarımız ile birlikte nasıl çalışacağız ve onlara nasıl öğreteceğiz? Cevabı basit…


Yeni bir nesilden bahsediyorsak, o zaman yeni öğrenme yaklaşımları ve modelleri ile öğretmemiz ve onlardan da öğrenmemiz gerekiyor.

John Dewey’in güzel bir sözü var, şöyle diyor: “Bugünün öğrencilerini dünü yaşıyor gibi eğitirsek, yarınlarını çalmış oluruz.”


Bir gerçek var ki, bugünün gençleri daha rahat bir iş ortamı, daha esnek süreçler, daha eğlenceli bir öğrenme yaklaşımı ve daha çok değer görmek istiyorlar.



Kurumsal akademiler ile eğitim ve gelişim bölümlerinin bu yeni çalışma arkadaşlarımızı tanımaya başlaması, onların ihtiyaç ve beklentilerini öğrenmesi, onları kalıpların içinde tutarak değil, hareket alanı sağlayarak ve öğrenme çevikliği kazandırarak, oyuna dahil etmesi gerekiyor.


Cevap basit demiştim, ama basit görülen ise en zordur…


Çünkü yeni nesil hızlı öğreniyor, hızlı kavrıyor, fakat çabuk sıkılıyor. Yeni nesil, öğrendiği bilgiyi ve beceriyi o an kendisi için gerekli olan durumda kullanmak istiyor, ama hemen tüketiyor yani unutuyor. Bunun yanı sıra genelleme yapmak her zaman doğru olmamakla beraber pek çok Z kuşağı temsilcisi, gelişimi bir davranış değişikliği ve becerilerindeki ilerleme olarak görmek yerine sadece puanlara, skorlara ve sertifika toplamaya odaklanıyor.


Z kuşağı öğrenenler için daha kısa süreli ve daha etkileşimli eğitim programlarını tercih edebiliriz. Onlar için Deneyimsel Öğrenme ve Mikro Öğrenme gibi öğrenme modellerini ön plana çıkartacak, programlar geliştirebiliriz. Mesleki ve fonksiyonel yetkinliklerinin geliştirilmesiyle beraber davranışsal ve yönetsel yetkinliklerinin de geliştirilmesine katkı sunacak, eğitim içeriklerini önceleyebiliriz. Reskilling, upskilling ve cross-skilling için becerilere yönelik eğitimleri geliştirerek, genç çalışanları geleceğe daha doğru hazırlayabiliriz. Ayrıca hikâyeleştirme, beyin fırtınası gibi öğretim tekniklerini daha aktif kullanabiliriz.


Bunların yanı sıra yapay zekâ uygulamalarından yararlanmak, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojilerini kullanmak, dijital becerileri yüksek olan Z kuşağı öğrenenleri için hem eğitim verimliliğini arttıracaktır hem de kullanıcı doyumu sağlayacaktır.


Bu bağlamda yüz yüze öğretimleri ise beş duyumuzun birden kullanılmasının önemine inandığım için uzaktan öğretime tercih ettiğimi paylaşmak isterim. Bir öneri olarak, yüz yüze ve uzaktan süreçlerin birbirinin tamamlayıcısı ve destekleyicisi olarak, harmanlanmış öğretim tercih edilebilir. Burada tüm eğitim ve gelişim profesyonellerinin harmanlanmış ile hibrit öğretimin birbirinden farklı olduğunu bildiğini düşünüyorum.


Ayrıca staj programları, yetenek havuzu programları ve tersine mentörlük programları gibi nitelikli programlar, Z kuşağı çalışanları için kuruma bağlılık sağlayacak ve faydalı olacaktır.


Unutulmasın ki, eğitimin amacı kimseyi eğlendirmek değildir, eğlendirerek öğretmektir. Eğitim ve gelişim çabalarının nihai hedefi; bilginin kalıcılığını arttırmak, beceri ve yetkinlikleri geliştirmek ile öğrenilenlerin davranışa dönüşmesini sağlamaktır.


Z kuşağından sonra gelecek Alfa kuşağı içinse tüm eğitim ve gelişim faaliyetlerini belki de bir makine tasarlayıp, planlayacak. Çünkü makineler çoktan öğrenmeye başladı bile.


Sözlerimi B.B.King’in bir sözünü paylaşarak, bitirmek isterim. “Öğrenmenin güzel yanı, kimsenin onu sizden alamamasıdır.”


Fuat Sağıroğlu – Aralık 2023  


Not: Yazı görseli Freepik’ten frimufilms kullanıcısına aittir.

bottom of page